Nihayet o an geldi ve hep ertelediğiniz o masalsı şehre gitmeye karar verdiniz, yani
Mardin’e… Taştan örülmüş bu mistik şehir hem kültürel mozaiği hem eşsiz mimarisi hem de
hoşgörülü ev sahipleri ile sizleri bekliyor. Mardin, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle oldukça
dikkat çekici bir şehir, Kuzey Mezopotamya Ovası’na bakan bir tepe üzerine inşa edilmiş olan
bu şehir, taş yapıları, dar yolları, eski hanları, camileri, kiliseleri ve manastırlarıyla adeta bir
açık hava müzesi gibi görünmektedir. Özellikle Kürt, Süryani ve Arap kültürlerinin
izlerini yansıtan Mardin, kendine has mimarisi ve yerel mutfağıyla da ziyaretçilerini
büyülemektedir. Tüm bu özelliklerini düşününce şehri ziyaret etmek arttık zaruri bir hal alıyor.
Öyleyse hadi başlayalım. İlk iş tabii ki de uçak biletlerine bakmak, peki ama hangi tarihe?
Sizlere bu yazımızda Mardin şehrini ziyaret etmek için en uygun tarihlerin hangileri
olduğundan bahsedeceğiz. Dileriz ki gezi planınızı yaparken bu bilgiler size yardımcı olur.
Yazların sıcak ve kurak kışların ise soğuk ve karlı (normalde) geçtiği bu şehirde şüphesiz
ziyarete en uygun olan mevsimler ilkbahar ve sonbahardır. Mardin turu için plan yaparken
bunu bilmeniz gezinizin daha konforlu geçmesi açısından oldukça önemlidir. Daha net tarihler
vermek gerekirse Mart sonu- Haziran başı ilkbaharda; Eylül başı- Kasım sonu sonbaharda
olacak şekilde planlama yapabilirsiniz. Tabi bu tarihler normal şartlardaki şehrin iklimsel
özellikleri göz önüne alındığında geçerli. Ama ne yazık ki bu iklimsel özellikleri büyük oranda
kaybettik. Özellikle son 10 yıl içinde yağmur ve kar yağışları gittikçe azaldı hatta kar nerdeyse
artık yağmıyor. Bu bağlamda kış aylarının da büyük oranda ziyarete uygun olduğunu
görmekteyiz. Son birkaç yılda Aralık ve Ocak aylarında neredeyse yarı yarıya bahar havası
yaşanmakta. Bu da yoğun bahar sezonlarında oluşan kalabalıktan kaçınmak isteyen
ziyaretçiler için alternatif bir ziyaret tarih aralığı yaratıyor. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda
bölgeye olan yoğun talep hem trafikte sıkışmalara hem de konaklama ve diğer turizm
hizmetlerine erişimde bazı aksaklıklara neden olmaktadır. Bu sebeple Aralık/Ocak ayları, daha
sakin bir gezi deneyimi yaşamak isteyenler için değerlendirilebilir. Burada dikkat edilmesi
gereken husus Mardin turunuzu planlarken iklim özelliklerinin günümüzde aşırı değişken
olduğunun bilincinde olarak biletleme yapmadan önce (Aralık- Ocak için) kesinlikle
meteorolojik tahminlere göz atmaktır. Mardin turu için ayrıca yerel acentelere danışarak
seyahatinizi daha konforlu bir hale getirebilirsiniz.
Peki ne zaman Mardin’e gelmemelisiniz? Kesinlikle Temmuz ve Ağustos ayları. Sıcaklık bu
aylarda 45-50°Cyi bulmakta, bu da bir açık hava müzesi özelliği taşıyan şehri gezmeyi oldukça
güçleştirmektedir. Yine Ocak sonu-Mart ortası soğuk ve yağışlı geçmektedir ve bu tarihler de
ziyaretinizi zorlaştıracaktır. Bu şehri gezerken sıcak hava nasıl deneyiminizi zorlaştıracaksa
soğuk hava da aynı oranda zorlaştıracaktır, bu yüzden kışın soğuk geçtiği bu zaman aralığını da
çok tavsiye etmiyoruz. Evet artık Mardin turu için en uygun zamanları biliyorsunuz. Eğer siz de
Mardin turu arzuluyorsanız ve sürekli erteliyorsanız artık planlama yapmanın tam zamanıdır.
Çünkü bu şehir size çok kültürlü yapısı, eşsiz mimarisi, köklü tarihi ve gastronomik
zenginlikleriyle çok şey vaat ediyor.
Tarihi dokusu, taş mimarisi ve kültürel zenginliğiyle Güneydoğu Anadolu’nun gözde destinasyonlarından biri olan Midyat, her gezginin mutlaka keşfetmesi gereken bir açık hava müzesidir. Midyat turu planlayanlar için doğru zamanlama ve iyi bir program oldukça önemlidir.
Midyat’ı gezmek için en ideal zaman, ilkbahar (Mart-Haziran) ve sonbahar (Eylül-Aralık) aylarıdır. Yaz aylarında sıcaklık 40°C’yi bulabildiğinden dolayı, bu dönemlerde gezmek hem daha konforlu hem de daha verimli olacaktır. Bahar aylarında tarihi sokaklar arasında yürümek daha keyifli hale gelir. Temmuz-Ağustos gibi yaz aylarında ise dilerseniz Akşam Turu yaparak Mardin ve Midyat’taki gezilecek yerleri deneyimleyebilirsiniz.
Midyat turunu 2 güne yaymak faydalı olabilir. Civarındaki Ezidi ve Süryani köylerini programınıza ekleyerek daha otantik bir gezi yapabilirsiniz.
İlk gün, şehir merkezinde başlar. Tarihi Midyat Konuk Evi, dar sokaklar ve taş evler arasında yapılacak bir yürüyüş, ziyaretçileri zamanda yolculuğa çıkarır. Gelüşke hanı, Sıla Konağı ve Midyat Çarşısı ilk günün önemli duraklarıdır. Akşam ise yöresel bir restoranda Süryani mutfağını tatmak unutulmaz bir deneyim yaşayabilirsiniz.
İkinci gün, çevre gezilerine ayrılabilir. Turabdin bölgesinin kalbi olan Mor Gabriel Manastırı ise Süryanilerin en eski manastırlarından biridir ve etkileyici mimarisiyle ziyaretçilerini büyüler. Midyat çevresinde Ezidi Mağara (Kiwex), Süryani Anıtlı (Hah) Köyü ve Meryem Ana Manastırı, Süryani Gülgöze (Aynvert) ve Süryani Kıllıt Köyü sizlere mistik bir deneyim sunacaktır.
Midyat gibi tarihi ve kültürel açıdan zengin bir bölgeyi gezerken, yerel rehberlerin bilgisi büyük fark yaratır. Yerel tur acenteleri sadece ulaşımı ve programı kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zamanda bölgenin gizli kalmış hikâyelerini, geleneklerini ve kültürel detaylarını da misafirlerle paylaşır. Yerel işletmelerle çalışmak, bölge ekonomisine katkı sağlarken daha otantik bir deneyim yaşamanın da kapılarını aralar.
Midyat turu doğru zamanlama, iyi planlanmış bir program ve deneyimli yerel rehberlerle unutulmaz bir yolculuğa dönüşür.
Kültür Turlarında Yerel Uzmanlarla Çalışmanın Önemi
Seyahat etmek, yeni yerler keşfetmek ve farklı kültürleri deneyimlemek için harika bir fırsattır. Ancak, bir destinasyonu gerçekten hissetmek ve anlamak için yalnızca popüler turistik noktaları görmek yeterli değildir. Bunun yerine, o bölgenin ruhunu ve gizli hazinelerini keşfetmek gerekir. İşte tam da bu noktada yerel ve mikro bilgiye sahip tur şirketleri ile rehberler devreye girer.
Yerel Uzmanlar, Derinlemesine Deneyimler Sunar
Büyük ölçekli tur şirketleri genellikle belirli bir güzergahı takip eder ve popüler turistik mekanlara odaklanır. Ancak, o bölgenin yerlisi olan veya uzun yıllar orada yaşamış rehberler, bölgenin tarihini, kültürünü ve günlük yaşamını çok daha iyi bilirler. Örneğin, bir şehri yalnızca tarihi yapılarıyla değil, orada yaşayan insanların anlatımlarıyla da deneyimlemek isterseniz, mikro ölçekli ve yerel rehberlerle çalışmak size çok daha fazla şey katar.
Yerel rehberler sayesinde:
Büyük Gruplardan Kaçının, Kişiselleştirilmiş Deneyimlere Odaklanın
Büyük tur şirketleri genellikle aynı rotaları takip eder ve büyük gruplarla çalışır. Bu da deneyimi daha yüzeysel hale getirebilir. Küçük ölçekli, yerel odaklı şirketler ise kişiselleştirilmiş deneyimler sunabilir. Örneğin, özel ilgi alanlarınıza göre düzenlenmiş bir yürüyüş turu, bir şarap tadımı etkinliği veya geleneksel bir el sanatları atölyesi gibi daha spesifik turlar sunabilirler.
Yerel rehberlerle çalışmanın bir diğer avantajı ise, tur programlarının esnek olmasıdır. Büyük turlarda, belirlenen saatlere sıkı sıkıya bağlı kalmak gerekir. Ancak küçük ölçekli turlarda, rehberinizin önerileriyle planı anlık olarak değiştirebilir, ilginizi çeken bir etkinliğe daha fazla vakit ayırabilirsiniz.
Ekonomiye ve Sürdürülebilir Turizme Katkı Sağlarsınız
Yerel tur şirketleri ve rehberlerle çalışarak, sadece kendiniz için daha anlamlı bir deneyim yaratmakla kalmaz, aynı zamanda bölgenin ekonomisine de katkıda bulunursunuz. Küçük işletmeler desteklendikçe, geleneksel zanaatlar, yerel restoranlar ve bağımsız rehberler ayakta kalabilir. Aynı zamanda, aşırı turizmin yarattığı olumsuz etkileri en aza indirerek, sürdürülebilir turizme katkı sağlamış olursunuz.
Örneğin, büyük zincir restoranlar yerine küçük aile işletmelerinde yemek yemek, hem daha otantik bir deneyim yaşamanıza yardımcı olur hem de bölgedeki insanların geçim kaynaklarını destekler. Benzer şekilde, büyük tur firmaları yerine yerel rehberlerle çalışarak, doğrudan onların emeğine değer vermiş olursunuz.
Kültürü Gerçekten Hissetmek İçin Yerel Deneyimlere Yönelin
Seyahat etmek, sadece fotoğraf çekmek ve turistik yerleri görmekten ibaret değildir. Gerçek bir kültürel deneyim yaşamak istiyorsanız, o bölgenin insanlarıyla vakit geçirmek, onların anlattıklarını dinlemek ve yerel yaşamın içine dalmak gerekir. Mikro bilgiye sahip, yerel rehberlerle yapılan kültür turları tam da bu noktada devreye girerek, unutulmaz bir seyahat deneyimi sunar.
Eğer bir sonraki seyahatinizde daha otantik ve anlamlı bir deneyim yaşamak istiyorsanız, büyük tur operatörlerinden ziyade yerel rehberleri tercih etmeyi düşünebilirsiniz. Böylece, hem keşfettiğiniz yerin ruhunu gerçekten hissedersiniz hem de sürdürülebilir turizme katkıda bulunmuş olursunuz.
Tarihi dokusu, mutfağı, mimarisi ve kültürel zenginlikleriyle bilinen Mardin günümüzde kültür turlarının önemli bir merkezi haline gelmiştir. Çoğu ziyaretçi bu güzel şehri ziyaret etmeden önce şu soruları Mardinli arkadaşlarına sorar: Mardin’de yapılacak şeyler nelerdir?, Mardin’de görülmesi gereken yerler?, Mardin’de nereleri gezmeliyim, Mardin’de ne yemeliyim, Mardin’de neler yapılır vb. Şehir asırlardır farklı kültürlere ev sahipliği yapmaktadır. Bu sebeple de ziyaretçilere pek çok seçenek sunmaktadır. Mardin’de yapılacak şeyleri bir liste haline getirmemiz gerekirse şöyle olacaktır;
Mardin’in dar sokaklarında gezinirken, taş işçiliğiyle ünlü tarihi evleri keşfetme fırsatı bulabilirsiniz. Bu evler, şehrin mimari zenginliğini gözler önüne seriyor.
Mardin Kalesi, şehrin en yüksek noktasında konumlanarak göz kamaştırıcı manzarasıyla dikkat çekmektedir. Tarih meraklıları için keşfedilmeyi bekleyen önemli bir durak olmakla beraber ziyarete kapalı ne yazık ki. Ama surlara iyice yaklaşıp oradan ova manzarasını izlemek de sizi fazlasıyla tatmin edecektir.
Mardin’in 4 km doğusunda yer alan bu antik manastır, Süryani Ortodoks cemaati için büyük bir dini merkez niteliği taşımaktadır. Tarihi ve dini atmosferiyle manastır, ziyaretçilerini derinden etkilemektedir.
Mardin Müzesi, bölgenin zengin tarihini ve kültürel mirasını yansıtan birçok eserle bezenmiştir. Müze, şehrin geçmişine dair derinlemesine bilgiler sunarak ziyaretçilerini bilgilendirir. Mardin Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Asurlardan Perslere, Yunanlardan Romalılara ve İslami dönemlere kadar uzanan geniş bir yelpazede pek çok önemli esere ev sahipliği yapmaktadır.
Mardin’deki Ulu Camii, Kasımiye Medresesiyle birlikte diğer tarihi camiler ve medreseler, İslam mimarisinin zarif örneklerini gözler önüne sererken, şehrin mimari dokusuna da eşsiz bir zenginlik katmaktadır.
Yöresel el sanatları, baharatlar, telkâriler ve daha pek çok şeyi bulabileceğiniz tarihi Mardin Çarşısı, alışveriş için mükemmel bir yerdir.
Mardin’e oldukça yakın konumda bulunan Midyat, taş işçiliği ve tarihi kiliseleriyle tanınmaktadır. Özellikle burada yer alan Mor Gabriel Manastırı ve Midyat konakları, ziyaret edilmesi gereken önemli yerler arasında yer almaktadır.
Mardin mutfağı, sunduğu zengin lezzetlerle tanınır. Kaburga dolması, sembusek, içli köfte ve Mardin’e özgü harire tatlısı, mutlaka deneyimlenmesi gereken lezzetlerdendir. Ayrıca, mevsimine bağlı olarak şelengo, Midyat kavunu, Mardin kirazı ve Mardin üzümünü de tatma fırsatını kaçırmamalısınız.
Mardin’deki taş işçiliği, telkâri (gümüş işlemeciliği) ve diğer el sanatları atölyelerini ziyaret ederek, bu sanatların inceliklerini keşfedebilirsiniz.
Eğer seyahatiniz denk gelirse, Mardin’de 2 yılda bir düzenlenen bienale katılarak şehrin sunduğu güzelliklerin yanında uluslararası sanatsal bir serüvenin de tadını çıkarabilirsiniz. Dünya’nın bir çok yerinden gelen sanatçılar belirlenen tema ışığında serbest bir şekilde kendi sanat dalına göre eserlerini sergilemektedir, kimi zaman bir kumaş boyama eseri veya bir robot olarak kaşınıza çıkabilecek bu etkinlik bölge adına eşsizdir. Sonuncusu 2024 yılında düzenlenmiştir.
Mardin’in etrafındaki doğal güzellikler, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için mükemmel bir seçenektir. Özellikle Zınnar bölgesinde üzüm bağları, meşe ve badem ağaçlarıyla süslenmiş tepelerde keyifli yürüyüşler gerçekleştirebilirsiniz.
Mardin’de gece manzarası, özellikle şehir ışıklarıyla aydınlandığında gerçekten de büyüleyici bir görüntü sunar. Bu muhteşem manzarayı izlemek için şehrin yüksek noktalarına çıkan yolları tercih edebilirsiniz. Gün batımı seyri için de özel etkinlikler yapabilirsiniz.
Cennetten bir köşe Beyazsu vadisinde ayaklarınız buz gibi suyun içinde güzel bir öğle yemeğinin tadını çıkarabilirsiniz.
Leyle olarak bilinen ve özel gün ve olayları kutlamak için yapılan yerel bir eğlencedir. Asker uğurlaması, nişan, kına veya bekarlığa veda partisi gibi kutlamalarda genellikle evlerde yapılır, fakat Mardin’de aynı kutlama kültürü mekanlara taşınmış ve siz değer misafirlerin Mardin mutfağının eşsiz lezzetleri ile birlikte deneyimlemeniz sağlanmaktadır. Urfa sıra gecesinden farkı yer sofrasında değil de masa düzeninde oturulması ve çiğ köfte yerine Mardin mutfağına ait lezzetleri tatmanızdır aynı zamanda Arapça, Kürtçe ve Süryanice olarak çalınan yerel dillere ait bir çok şarkı ve ezgi çalınmaktadır.
Bölgede şarapçılık Hristiyanlığın kabulünden önce dahi yapılmaktaydı, kendine özel üzüm türleri barındıran bu topraklar sizlere farklı lezzetler ve tadı damağınızda kalacak Süryani şarapları sunacaktır. Bölgede en özgün ve meşhur üzüm çeşidi Mezruna (Mazruna)’dır.
Tarihi kenti gezerken etnik kökenlerin geçmişini ve tarihini detaylı olarak dinleyebileceğiniz nitelikli bir çok yerel rehber bulunmaktadır. Uygun fiyatlı ve dolu dolu bir Mardin turu için yüzeysel turların aksine yerel bir turizm şirketi veya yerel bir profesyonel rehberden yardım almanızı tavsiye ederiz.
Mardin, tarihi ve kültürel ve doğal zenginlikleriyle öne çıkan bir şehir olarak, ziyaretçilerine çok çeşitli etkinlikler sunmaktadır. 7’den 70’e Herkesin zevkine hitap eden bir şeyler bulmak mümkündür.
Türkiye’nin güneydoğusunda, Mezopotamya’nın kadim topraklarında adeta bir açık hava müzesini andıran Mardin, tarihin, kültürün ve inançların harmanlandığı eşsiz bir şehir. “Mardin turu” denildiğinde akla gelen daracık taş sokakları, Süryani manastırları, etkileyici mimarisi ve misafirperverliğiyle ünlü halkı, burayı kültür turlarının vazgeçilmez duraklarından biri yapıyor. İster tek başına bir Mardin turu planlayın, ister Güneydoğu Anadolu’yu kapsayan daha geniş bir rota içinde yer alsın, bu şehirde her adımda sizi büyüleyecek bir detay var. İşte Mardin’i keşfetmek için bir rehber niteliğinde, kültür ve tarih dolu bir yolculuk…
1. Tarihin ve Mimarinin İzinde: Mardin’in Eşsiz Mirası
Mardin turunun olmazsa olmazı, şehrin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan tarihi dokusudur. Taş evleri, camileri, kiliseleri ve medreseleriyle Mardin, farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bir mozaik.
Deyrulzafaran Manastırı: Mardin’e 4 km uzaklıktaki bu Süryani manastırı, 5. yüzyıldan kalma bir yapı. Güneş tapınağı üzerine inşa edilmiş olması ve içindeki gizemli geçitlerle ziyaretçilerini büyülüyor. Manastır, Süryani cemaatinin dini merkezi olmasının yanı sıra, Mardin turunda tarih ve inanç turizminin önemli bir parçası.
Mardin Ulu Camii: 12. yüzyılda Artuklu döneminde inşa edilen cami, minaresindeki taş işçiliği ve avlusundaki şadırvanıyla dikkat çekiyor.
Kasımiye Medresesi: 15. yüzyılda yapılan medrese, astronomi ve tıp eğitimlerinin verildiği bir merkezdi. Avlusundaki havuzun suyunun akışı, doğumdan ölüme insan hayatını sembolize ediyor.
2. Kültürlerin Buluşma Noktası: Mardin’de Çok Seslilik
Mardin, yüzyıllardır Süryaniler, Ermeniler, Kürtler, Araplar ve Türkler gibi farklı etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı bir şehir. Bu çok kültürlü yapı, sokaklardaki dillerde, ibadethanelerde ve hatta mutfakta kendini gösteriyor.
Mor Gabriel Manastırı (Midyat): Mardin turunu Midyat’a kadar uzatanlar, Süryani Ortodoks cemaatinin önemli merkezlerinden Mor Gabriel’i mutlaka görmeli. 1600 yıllık bu manastır, bölgenin dini tarihine ışık tutuyor.
Mardin Müzesi: Şehrin kültürel zenginliğini anlamak için ideal bir başlangıç noktası. Arkeolojik eserlerden etnografik koleksiyonlara kadar geniş bir yelpazede sergiler sunuyor.
Sokakların Dili: Mardin’de dolaşırken Süryanice, Arapça ve Kürtçe konuşmaları duymak, şehrin ruhunu hissetmek için en doğal yol.
3. Lezzet Durakları: Mardin Mutfağında Bir Şölen
Mardin turu, gastronomi tutkunları için de bir cennet. Baharatların, et yemeklerinin ve kadim tariflerin buluştuğu Mardin mutfağı, Anadolu’nun en özgün lezzetlerini sunar. Mezopotamya kültürü ile harmanlanmış bu özel mutfağı mutlaka denemenizi tavsiye ederiz.
Turizm, insanlar tarafından keşifler, kendi ilgi alanları doğrultusunda yapılan ve amaçları değişken olan seyahatlerin geneline denilebilir. Konuya psikolojik olarak bakarsak turistik seyahatler insanlarda hep yenilik ve keşif duygusunu uyandırır, gezginler bakımından ise ruhu doyurucu bir etkinliktir. Bu yüzden insanların fiziksel olarak hareket etmeleri ve egzersiz yapmaları gibi ihtiyaçlara paralel olarak ruhlarını ve keşif arzularını tatmin edecek seyahatler dopamin seviyelerini her zaman yükseltmiştir. Bu bağlamda turistik seyahatlerin genel olarak mutluluk verdiğini söyleyebiliriz. Hatta turistik seyahatleri sırasında birçok konuda ilham alan, problem yaşadıkları herhangi bir konu hakkında düşünmek için turistik seyahatte geçen süreyi kullanan insanlarda dopamin seviyesinin yükselmesinden dolayı yaratıcılık artar. Bu kanının bizi ulaştırdığı sonuç ise; seyahat ettiğinizde varılan yerden çok yapacağınız seyahat bizi heyecanlandırır aslında. Varacağınız destinasyonda nelerle karşılaşacağınızı bilmeden yaptığınız seyahat, duygusal keşifleri de barındırdığı için 7’den 70’e herkese iyi gelir.
Dünyadaki gezginlerin psikolojisine baktığımızda ise sosyoekonomik imkânlar elverdiğince neredeyse insanların çoğunun seyahat etmek istediklerini görüyoruz, ilgi alanlarına göre bu rota kültür turları, yaz tatilleri veya iş seyahatleri olarak değişebiliyor. Bu yazımızda ise konuya daha önce hiç turistik faaliyetler barındırmayan fakat daha sonra medyadaki ilginin artmasıyla birlikte bir anda turistik bir şehre dönen Mardin’i ele alacağız. Aslında geçmişte buna benzer bir örnek var; iç Anadolu’da bulunan Kapadokya bölgesi daha önce insanların kırsal alanda yaşadığı, mağaraları evlerinin mahzeni veya kileri olarak kullandıkları bir alandan oluşmaktaydı ve şu anda lüks mağara süitlerinin yapıldığı otel bölgeleri ve mağaralar hiç pahasına denilecek fiyatlarla el değiştirmekteydi. Bunun bir örneğini de eski Mardin yerleşkesinde bulunan tarihi konaklarda görüyoruz bu konaklar 2000 yılı öncesinde metruk, insanların kurtulmak istediği ama baba yadigârı olduğu için hem satamadığı hem de bakımında zorlandığı yerler olmuştur. Apartman dairesinin dörtte biri fiyatına eski Mardin’de bir konak sahibi olabilirdiniz, fakat turistik ilginin artması eski Mardin’deki bu konakların kafe-hotel -restoran gibi turistik tesislere dönüştürülmesi ve bu dönüşümün ardından para kazanabilecek birer işletme haline gelmesi işleri tersine çevirmiştir. Şehir insanları en başlarda bu turistik ilgiyi beklemedikleri için tabi ki garipsedi fakat insanların artan ilgisini gördükçe yaşadıkları şehrin değerini anlamaya başladılar ve bu da Mardin’den batıya göçü tersine çeviren bir dalgaya dönüştü. Turizm destinasyonlarında en önemli konu gezginlerin vardıkları lokasyonda karşılaşacakları hizmetin kalitesi ve niteliği idi, Mardin en başlarda tabii ki bunu istenilen seviyede karşılayamadı fakat yerel halkın sıcaklığı ve samimiyeti insanların kalbine kazındı ve yıllar geçtikçe tekrar ziyaret etme nedenleri işte bu hoşgörü ortamı oldu. Turizm acemisi olan bu şehir artan potansiyelle birlikte daha fazla yatırım ve ilgi çekmeye başladı, bu yatırımlar her ne kadar halen zayıf kalsa da Mardin’i geleceğin Kapadokya’sı olarak düşünebiliriz. Bundan on yıl sonra Kapadokya gibi bir potansiyele sahip olacak ve bu destinasyon insanların gelmek için aylarca önceden rezervasyon ve planlama yapacağı bir yer haline dönüşecektir. Yerel medya bu konuda aslında iyimser bir tavır ile ziyaretçi sayılarını her ne kadar abartsa da Mardin’in gerçek ziyaretçi sayısı yılda 1 ila 1,5 milyon arasındadır. Bu sayının düşüklüğü bize aslında Mardin’in taşıdığı potansiyel hakkında ipucu vermektedir. Mardin’i on yıl arayla ziyaret eden misafirlerin değişimi kendi gözleriyle gördüklerinde 10 yıl daha zaman geçince olabilecekleri ve potansiyelin hep yukarı doğru gittiğini fark ederek, beklenmedik insanlardan beklenmedik alanlarda yatırımlar yapıldığını görüyoruz. Bu da şehrin bilinirliğini ve aslında potansiyelinin doğruluğunu açığa çıkarmakta.
Kültür ve Turizm bakanlığı Türkiye içerisindeki turistik destinasyonları belirli bir önem sırasına koymakta ve bu önem sırasında birinci sırada tahmin edeceğiniz gibi Kapadokya yer almakta fakat bu destinasyon yeterli doygunluğa ulaştığında hem ulusal popülasyon hem de Türkiye’ye gelen yabancı gezginler yeni destinasyon arayışına girecek ve bu noktada da Mardin hemen ön plana çıkacaktır. Çünkü bu şehir Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’da yer almasına rağmen etnik yapısından ödün vermeden moderniteye hızlıca uyum sağlıyor. İster kâşif, ister eğlence arayışında olun Mardin tüm taleplerinize karşılık verecek ve bu şehrin insanının gelişen vizyonu bölgeyi Türkiye turizm destinasyonları arasında öne çıkaracaktır. Şehrin sanatsal ve kültürel faaliyetlere yatkın yapısı, daha fazla etkinlik ve organizasyona ev sahipliği yapmasını sağlamaktadır. Yerel halkın sanatsal ve kültürel etkinliklere bakış açısı pozitif yönde evirilmektedir, bu da mevzubahis etkinlikler için şehri popüler bir destinasyon haline getirmektedir. Gelecekte yapılması planlanan kültürel etkinliklerin zemini hazır olup, Mardin turu, kültür ve gastronomi anlamında dünyada önemli bir yere kavuşacaktır. Bu potansiyeli deneyimlemek ve aslında bu şehrin ne kadar bakir bir destinasyon olduğunu görebilmek için sizi Mardin’e bekliyoruz.
İslam coğrafyasında asırlarca resim ve heykel sanatı dini kaygılardan ötürü gelişim gösterememiştir. Hatta İslamiyet öncesi resim ve heykel sanatının en iyi örneklerini veren pek çok coğrafyada bu sanat dalları tamamen yasaklanmıştır. Bunda elbette ki temel kaygı putperestlikle bağlantılıydı. Peki, bu coğrafyalarda sanat tamamen yok mu oldu? Hayır, özellikle mimari sanat ve hat sanatı zirvelere erişti. Dünyanın en güzel mimari eserlerini ve hat sanatının en nadide eserlerini İslam’ın altın çağında, İslam coğrafyasında görüyoruz.
Mardin hem mimari sanatın hem de hat sanatının en güzel örneklerini barındırmakla meşhur. Mardin turu için bölgeye gelen ziyaretçiler özellikle tarihi şehrin farklı yerlerinde rastladıkları bu sembole merakla bakmaktadır. Bir dikdörtgen içinde labirent misali bir sembol… Hat sanatının en güzel örneklerinden olan bu sembol aslında bir tür yazı stilidir ve buna Kufi yazısı denir. İsmini ise özellikle İslam’ın erken dönemlerinde sanatsal anlamda önemli bir merkez olan Güney Irak’taki Kufe şehrinden alır. Geometrik bir yazı türü olan kufi stili özellikle Mardin, Hasankeyf ve Diyarbakır’daki tarihi cami ve medreselerde karşımıza çıkmaktadır. Belki de günümüzde kullanılan QR kodlar buradan ilham almıştır.
Mardin tarihinin ve Mardin kültürünün önemli bir parçası olan bu yazı stili Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi ve Ulu Cami gibi önemli tarihi yapılarda görülür. Mardin’de gidilecek yerler nerelerdir diye soracak olursanız. Size Kufi’leri takip edin derim.
Tur rehberi, seyahat deneyimini tamamlayan ve bu deneyimi unutulmaz kılan bir faktördür. Bir turist rehberi, sadece bilgi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda turistlere yerel kültürü, gelenekleri ve tarihi derinlemesine anlatır. Turizm sektöründe tur rehberleri, ziyaretçilere yol gösterirken aynı zamanda onları eğlendirir ve bilgilendirir. Tur rehberlerinin en önemli yönlerinden biri, ziyaretçilerin farklı bakış açıları geliştirmelerine olanak sağlayabilmektir. Ön yargılarla ülkemize gelen sayısız ziyaretçi nitelikli rehberlerimizin emekleriyle bu ön yargıları yıkmayı başarmıştır. Ayrıca, turist rehberleri güvenlik konusunda da önemli bir rol oynar. Yabancı bir coğrafyada seyahat etmenin getirebileceği belli başlı (potansiyel) güvenlik sorunlarıyla karşılaşma riskini en aza indirmek için profesyonel bir tur rehberinin liderliği altında seyahat etmek önemlidir. Rehbere sahip olmak, gezginlerin rahatlıkla gezebilecekleri bölgeleri belirlemelerine yardımcı olurken aynı zamanda yerel halkın alışkanlıkları ve gelenekleri hakkında da bilgi sahibi olmalarını sağlar. Tur rehberlerinin bir diğer önemli faydası ise ziyaretçilerin zamanlarını en iyi şekilde kullanmalarına yardımcı olmalarıdır. Bir şehirde sınırlı zamanları olan gezginler için, tur rehberleri en popüler turistik yerleri ve ilgi çekici noktaları göstererek zaman kaybını önler. Aynı zamanda, kalabalık dönemlerde bile daha az bilinen ancak keşfedilmeye değer olan yerlere götürerek orijinal bir deneyim sunarlar. Mardin turu deneyiminizi daha anlamlı ve unutulmaz kılmak için mutlaka profesyonel turist rehberleri ile seyahat etmeyi unutmayınız.
Tur rehberleri seyahat deneyimini zenginleştiren ve unutulmaz kılan önemli bir unsurdur. Yerel bilgileri, içeriden bakış açısı ve güvenlik konusundaki uzmanlıklarıyla gezginlere yol gösterirken aynı zamanda tarih ve kültür hakkında derinlemesine bilgi sağlarlar. Tur rehberinin liderliği altında seyahat etmek, gezginlere daha keyifli, güvenli ve anlamlı bir deneyim sunar.
Tur rehberleri seyahat deneyimini zenginleştiren ve unutulmaz kılan önemli bir unsurdur. Yerel bilgileri, içeriden bakış açısı ve güvenlik konusundaki uzmanlıklarıyla gezginlere yol gösterirken aynı zamanda tarih ve kültür hakkında derinlemesine bilgi sağlarlar. Tur rehberinin liderliği altında seyahat etmek, gezginlere daha keyifli, güvenli ve anlamlı bir deneyim sunar. Bu noktada bir kimlik olarak rehber, karşımıza bir ülkenin “turizm elçisi” olarak çıkmaktadır.
***
“Turist Rehberliği Meslek Kanunu ile Seyahat Acenteleri ve Seyahat Acenteleri Birliği Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” şu günlerde bütün turizmcilerin gündemindeki en önemli başlık olarak karşımıza çıkıyor.
Turizm sektöründe hem ulusal hem uluslararası alanda 18 yıllık deneyimle, bir seyahat acentesi sahibi ve aynı zamanda kokartlı bir rehber olarak bu noktada naçizane düşüncelerimi belirtmek gereği duydum. Taslaktaki maddeleri derinlemesine incelediğimde bazı maddelerin hem seyahat acenteleri hem rehberler hem ülke turizminin geleceği hem de ziyaretçilerin lehine olduğunu gördüm ve bunu takdir etmemek haksızlık olur. Lakin, ben ve pek çok meslektaşım, özellikle, rehberlik mesleği ile ilgili üç maddenin uzun vadede ülke turizminin aleyhine olacağı düşüncesindeyiz.
Türkçe rehberlik konusu…
En az bir yabancı dil bilmek, rehberlik mesleğini icra etmek isteyen adaylar için bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, rehber adaylarının daha fazla çalışmaları, kendilerini daha iyi geliştirmeleri ve sadece gerçek anlamda bu mesleği layığıyla yapmak isteyen bireylerin rehber olmalarını sağlamaktadır. Bu koşulun kaldırılması ise; rehberlik mesleği ile ilgili hiçbir ilgisi/bilgisi olmayan pek çok lisans bölümü mezunu her birey, sadece bir yıl ve okula bile gitmeden tezsiz yüksek lisans yaparak rehber olabilecek. Bu durum işsiz rehber orduları yaratacağı gibi nitelikli, alanında yıllarca deneyim sahibi, bölgesini ve ülkesini en iyi şekilde tanıtan binlerce rehberi de meslekten uzaklaştıracak ve uzun vadede ülke turizminin niteliğini düşürecektir. Bu noktada temel argüman Türk ziyaretçilerin Türkçe rehber talebidir. Bu argüman soru işaretleri doğurmaktadır, zira sahada görev yapan binlerce rehberin her biri Türkçe bilmektedir.
Rehberlerin otobüslerden indirilmesi…
Rehberlerin otobüslerden indirilmeleri yani müze ve ören yerlerine hapsedilmeleri yine belli kaygılara neden olmaktadır. Sanıldığının aksine rehberin işi sadece sahada değildir, rehberler bazen saatler süren yolculuklarda yol boyunca misafirlere bölge ile ilgili kültürel, tarihi, toplumsal bilgiler verir ve bu, seyahatin hem eğlenceli hem de verimli geçmesini sağlar. Sahada detay vermek için her zaman yeterli zaman ve uygun ortam olmayabilir. Bu açık, araçlarda seyahat halinde kapatılmaktadır. Yine bu seyahatler sırasında ziyaretçilerin güvenliğini sürekli olarak gözeterek (gerektiğinde araç sürücülerine müdahale ederek) seyahat deneyimlerini artıranlar rehberlerdir. Bu noktada bir diğer husus da rehberlik mesleği için yıllarca eğitim gören insanların içine düşecekleri psikolojik durumdur. İş bekleyen işçiler (babam da bir işçiydi, yanlış yerlere çekilmesin sözlerim) gibi müze ve ören yerlerinde yığılmak, yıllarca üniversite okuyup, dil öğrenip kendini geliştiren hiçbir rehberi mesleki açıdan motive etmeyecektir.
Arkeoloji ve sanat tarihi mezunlarının rehber olması…
Rehberlik, sanat tarihi ve arkeolojiden ibaret değildir. Bir rehber çok daha geniş bir alanda bilgi sahibi olmanın yanında kriz yönetebilme, kitle güvenliği, yüksek iletişim becerisi, kalabalıkları idare edebilme becerisi gibi yeterliliklere de sahip olmalıdır. Ayrıca, halihazırda, bu bölüm mezunları yüksek lisans yapıp dil sınavını geçerek rehber olabilmektedirler. Gerçekten de rehberlik mesleğini icra etmek isteyen biri için bu iki koşul zorlayıcı unsurlar olmamalıdır. Burada amaç rehber açığını kapatmaksa (eğer varsa) üniversitelerde binlerce öğrenci bu bölümü okumakta ve her yıl bu öğrenciler işbaşı yapmaktadır. Yok eğer amaç sanat tarihi ve arkeoloji mezunlarına iş imkânı sağlamaksa bu hesap çarşıya uymayacaktır. Neden mi? Bu iki bölüm hemen her yıl 4000/5000 civarında mezun vermektedir. Buna karşın bazen 20 atama bazen ise hiç atama yapılmamaktadır. Demek oluyor ki bu bölümden mezun olan on binlerce insan rehberliğe başlayacak. Bir anda rehberlik mesleğinde arz patlaması yaşanacak. Talebin arzı karşılamadığı durumda ise ne olacağını hepimiz biliyoruz. Mesleğin bir değeri kalmayacak, nitelikli rehberler başka mesleklere yönelecek, elimizde profili düşük binlerce yeni nesil rehber! kalacak ve ülkemize gelen ziyaretçiler bugün aldıkları rehberlik hizmetinin sadece zayıf bir yansımasıyla yetinmek durumunda kalacak.
Boncuklu Tarla, Mardin il sınırları içerisindeki en eski bilinen yerleşim yeri olup Neolitik dönemden günümüze kadar gelmiş bir kamusal alandır. Günümüzden 12.000 yıl eski olduğu düşünülen yapı Göbeklitepe ile yaşıt fakat Taştepeler projesine dahil değildir, bölgedeki kazıyı Mardin Artuklu Üniversitesi Arkeoloji bölümü Doç. Dr. Öğrt. Üyesi Ergül Kodaş yürütmekte. Alanın keşfi Dargeçit ilçesinde yapılan Ilısu Barajıı’nın kurtarma kazıları sırasında bulunmuştur, kazıların dördüncü bölümü bitmiş olup içerisinde çok sayıda insan kemiği ve T sütun şeklinde steller bulunmuştur. Boncuklu Tarlayı ziyaret etmek isteyen tarih severlerin Mardin Dargeçit ilçesine ulaşımları ilçe araçlarıyla, taksi ile, veya turizm acentelerinden profesyonel destek alarak sağlanabilmektedir.
Kazı cumhurbaşkanlığı özel kazı statüsünde olup Çanak Çömleksiz Neolitik döneme ait olduğu belirlenmiştir toplulukların avcı toplayıcı olarak yaşadıkları bu dönem Göbeklitepe ile aşırı benzerlik göstermektedir.
Mardin dargeçit boncuklu tarla